DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN 20791441,51%
Kayseri
21°

PARÇALI BULUTLU

13:07

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

X

SİZİN ENERJİNİZİ NE YÜKSELTİR..

SİZİN ENERJİNİZİ NE YÜKSELTİR..
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Gerçek Motivasyon İçsel olandır.
İnsanoğlu dünya hayatında günlük koşturmalar ve bir dizi sorumluluklarla doludur. Gün geçtikçe de azalmak yerine artmaktadır. Sanırım bunda zamanın değerini bilememek ve hızla tüketen bir yapımızın olma rolü büyük. Üstüne her şeye sahip olma ve kusursuzluk olgusunu da eklediğimizde daha da büyüyen bir hal alıyor. Her zaman en iyisi, en güzeli, en pahalısı, enn kalitelisi, en son çıkan modeli derken bizdeki enerji ise bunlara sahip olma duygusuna dönüşüyor. Halbuki bunlar dışsal motivasyonlardır.
Biliyor musunuz? Hayatta en çok sahip olmak istediğiniz şeye sahip olduğunuzda dahi size vereceği mutluluk süresi 15 gündür. Ondan sonrasında zihin hep onun var olduğu duygusuna dönüşür ve sahip olduğunuz o nesne sıradanlaşır sanki hep varmış gibi. Yıllarımızı harcadığımız ve bizim için ulaşılamaz kadar zorlu gördüğümüz maddesel mülkler, nesneler sadece 15 gün kadar besliyor ruhumuzu. Burada mutluluğu kovalamış oluyoruz. Sahip olursam mutlu olurum, sahip olamazsam mutlu olamam gibi..
Tabi ki hedeflerimiz, isteklerimiz ve gayretlerimiz her daim olmalı, ama mutluluk bununla eş değer olmamalı.
Araştırmalara baktığımızda; amacımıza ulaşmak için içsel motivasyon dışsal motivasyondan çok daha hızlı ve kalıcı bir şekilde davranışlarımızı etkilemektedir.
Evrende yaratılan her şey enerjiden oluşmaktadır. İçsel olarak bu enerjiye sahibiz, kaynak sonsuz ve hep oradadır. Bizler sadece unuttuk hepsi bu..
O zaman yanlış yerde yanlış duyguyu mu arıyoruz..
Enerjimizin yüksek olması, motivasyonumuzun beslenmesiyle eş değer ilerler. Bu da içsel kaynaklı olmalıdır. Bu yüksek olduğu zaman sahip olmak istediğimiz şeylere daha kolay ulaşabiliriz. Yani sahip olduktan sonra mutlu olmak değil aslında mutlu ve enerjimiz yüksek olduğu zaman sahip oluruz.
İçsel motivasyonumuz besleyecek birçok şey vardır. Doğayla bir olmak, şükretmek, hayal kurmak, karşılık beklemeden yardım etmek, hediye vermek, bir canlıyı beslemek, üretmek, her şeyden de çok kendimizi sevmek ve varlığımızın kıymetinin farkında olmak.
Unutmayın hiçbir duygu sonsuza kadar sürmez..
Ama siz içsel motivasyonunuzu farkettiğiniz ve koruduğunuz sürece birçok şeyin üstesinden rahatlıkla gelebilirsiniz..
Mutlulukla kalın..

Devamını Oku

SU gibi olmak..

SU gibi olmak..
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Su madde aleminde, evrendeki fiziksel yapısı ile diğerlerinden çok farklıdır. H2O
2 Hidrojen + 1 Oksijen…
Yani hem yanıcı, hem yakıcı. Ama birleşince ferahlatıcı, söndüren bir hal alan…
Su geçtiği ortama hayat veriyor. Foto grafik hafızası var ve genleşiyor. Geçip gittiği yolları hafızasına kaydediyor…
Vücudumuzun ¾ ü sudan oluşurken; suyun hafızasında olan enerjini vücudumuza şifa veya hastalık olarak rol almaması mümkün değildir. Bulunduğu bütün organlardan hücrelere kadar giderken hücreler arası bilgi akışını da sağlar. Su her daim yolunu bulur, buldurur…
SU iyi niyet ve dualarla molekül yapısını değiştiriyor. İyi niyet ve güzel sözlerde parlaklığı, canlılığı, ışıltısı artarken vücuda da aynı etkiyi yapıyor.
Suya şükürsüzlük, kötü sözler ve nefret söylemleri söylersek yapısı bozulurken tadı da değişiyor ve vücudumuz da aynı bozulma etkisi yapıyor. Suyu istersek zehre istersek, şifaya çevirebiliriz. 
Sadece söylemeye gerek yok, düşünce gücüde aynı etkiyi yaratmaktadır.
Bu kadar kuvvetli bir varlığın, maddenin doğru tüketilmesi ve bunun şifasının şükrünü yaşadığımız zaman bizde oluşturacağı mucizeler deneyimlemeye değer niteliktedir, daha da dikkatli kullanarak.
Suyun verdiği şifayı eski kültürlerde de birçok örneklemeyle fark ederiz. Kötü rüya gördüğümüzde suya anlatmak gibi veya abdest alırken arınırken suyu kullanırız. Girdiği toprağa bereket ve hayat getirir.
Bu yazımızı okuduktan sonra sanırım suya karşı bakış açınız daha farklı olacaktır J
“Sevgiyle kalın, ışıltınıza sahip çıkın”

Devamını Oku

YENİ GÜNE YENİ UMUTLARA

YENİ GÜNE YENİ UMUTLARA
1

BEĞENDİM

ABONE OL

“Umut etmek”, insanların gelecekte daha iyi bir şey elde etmesi veya olumlu bir başarıya ulaşacağına dair inancının olması anlamına gelir. Burada içsel motivasyon ve yapılabileceğine olan güven duygusu çok önemlidir.
İns’an yaşamı boyunca hayalleri, hedefleri olan ve zaman ilerledikçe yenilerini ekleyen bir varlıktır. Olması gereken halde bizim bu duyguları diri ve yüksek frekansta tutmamızdır.
Hayat yolculuğu düz ve sorunsuz bir yapı da değildir. Patika dolu, inişli çıkışlı, bazen hiç ilerlemiyor gibi hissederek, bazen çok hızlı geçtiğini düşünerek, bazen hüzünlü, bazen sevinçli yani içerisinde her şeyi barındıran bir yoldur. Yolcunun başarısı ise bu yolu NASIL! yorumladığı ve karşıladığıdır.
İnsan yaratılırken içerisinde bütün duyguları barındırmaktadır. Sevinç, hüzün, öfke, utanç, şaşkınlık, korku, sevgi gibi. Hissettiğimiz bu duygularda ne kadar süre kaldığımız bizim içsel gücümüzle bağlantılıdır.
Umudun korunması; zor zamanlardan geçerken bize olumsuzluklara rağmen yaşanılan durumun daha iyiye gidebileceği duygusunu ve yeniden ayağa kalkmanın gücünü sağlar. Vazgeçmemek, kişisel gelişimde ve başarı yolculuğunda önemli bir özelliktir.
“Umut etmek Allah’tandır.”
Hiçbir duygu sonsuza kadar sürmez, ama bu duyguda ne kadar kalacağımız zamandan çok bizimle alakalıdır. Negatif bir duyguda uzun süre kalmak, hayatımızdaki diğer alanları da içine alır ve oluşan kaos alanı hızla büyür. Stresle başa çıkmamızı zorlaştırır. Başarmak istediğimiz o konudan uzaklaştığımız veya hedefimize ulaşamadığımız için öfke ve hüzün hissederken bu duygu da uzun süre kalmak, başarabileceğimiz duygusunu da öldürmektedir. Yani bütün olumlu halleri yok etmektedir. Bizim ihtiyacımız olan ise yeniden ayağa kalmak, yeniden filizlenmek ve hedefe doğru önümüze bakarak yol almaktır.
UNUTMAYIN!
Başarı hiç düşmemek değil, yeniden ayağa kalmaktır…
ve bu sonsuz güç sizin içinizde var.. yeter ki hatırlayın ve kendinize güvenin.
Çünkü ben size inanıyor ve güveniyorum.

Devamını Oku

MİLLİ DUYGULARIMIZIN RUHUMUZA ETKİSİ..

MİLLİ DUYGULARIMIZIN RUHUMUZA ETKİSİ..
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlamaları..
İnsan duyguları ile yaşayan bir varlıktır, yaptığı her işte, aldığı her kararda aklı kadar duygularıyla da karar vermektedir.
Maslow’un temel ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımızda, önceliği barınma alırken beslenme, sevme-sevilme, ait olma gibi duyguların yer aldığını görmekteyiz. Bireyin ait olma duygusu ailesi ile başlar ve sonrasında sosyal çevresi, bulunduğu coğrafya derken köklerine ve bunların oluşturduğu “Bir”lik duygusuna kadar yol almaktadır.
İnsanın bütün ruhunu, zihnini geçmiş ve geleceği arasındaki köprüyü oluşturan Birlik duygusudur. Biz buna Milli duygular diyoruz.
Birlik olmak ve beraberlik duygusunu çocuk önce ailede öğrenir. Sahiplenmek de buradan ilerler, bu varlığını kabul etmenin başka bir duygu halidir.
Milli duygular insan yaşamında çok önemlidir. Burada insan ‘Ben’ lik bilincinden ‘Biz’ lik bilincine geçer. Böylelikle gerçek varlığını hissetmeye ve bunun oluşturduğu aidiyet duygusunu yaşamaya başlar.
Tanımadığınız ama sizinle aynı duygular için Milli maçlarda ki sporcularımız, topraklarımızı korumak için bir askerimizin canını ortaya koyması aynı duyguları korumak içindir. Ülkemiz adına yurt dışında bizi temsil eden gençlerimiz için duyduğumuz gurur, Bayrağımızın dünyanın başka bir yerinde dalgalandığında duyduğumuz gurur bu duygudur. Gençlerimizi yetiştirirken geçmiş atalarımızın canını, malını, hayatını ortaya koyduğu ve bu duyguları korumak için bizlere bırakılan miras işte tam da bu DUYGU’dur.
Burada sonsuz bir kaynak vardır, bu da toplumdur, millettir..
Bazı duygular vardır parayla satın alamazsınız. Diğer hiçbir duyguyla da eş tutamazsınız.
Milli duygular bizim yarınlara olan umudumuzdur.
Bir önceki yazımda Sevgi dilinden bahsetmiştim. Bu dili birlik ve bütünlük halinde yaşamak bu dilin en yüce halidir.
Unutmayın hayatta bir Vatan’dır.
Cumhuriyetimizin gölgesi hep üzerimizde olsun.
Şanlı kutlama, nice nice kutlamalara..

Devamını Oku

Varoluşta ki en yüce dil “SEVGİ” dilidir.

Varoluşta ki en yüce dil “SEVGİ” dilidir.
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Alemde yaratılmış her şey farklı titreşimlerden oluşan frekanslara sahiptir. Bu frekansların birleşimi ışık kümelerini oluşturur ve sonsuz enerjiyle birleşir. Sevgi frekansı titreşimsel olarak evrende ki en yüksek frekanslardan bir tanesidir. Yaradılışın gayesi gerçek sevgi frekansıyla hamhal olmaktır.
Dünya üzerinde kim hangi dili kullanır bilmem ama ortak bir dil varsa o da SEVGİ dilidir.
“Sevgi değişimin mührüdür. “
Hz. Mevlana
Burada bahsedilen sevgi sadece dilde değil kalbi olarak gerçek sevgidir. Kişi önce kendini yargısız ve koşulsuz sevmeyi öğrenerek başlar.
Bizler daha kendimizi sevmekte zorlanıyorsak bir başkasını sevemeyiz sadece sevdiğimizi zannederiz.
“Hastalıklar sevgisizlikten şifa ise her zaman sevgiden gelir.”
Sevginin iyileştiremeyeceği hastalık yoktur..
Bedenimizde oluşan hastalıkların birçoğunun altında sevgisizlik vardır. Sizi sevdiğini bahseden kişi eğer şartlı seviyorsa orada çıkar var demektir. Bu bize aynı zamanda şunu da göstermektedir. Kişi orada bize ayna tutmaktadır. Demek ki bizde kendimizi şartlı seviyor ve yargılıyoruz. Halbuki bizi biz yapan her şey sevilmeye layık ve bizi bugünlere getiren gerçekliktir. Bir yazımda bahsetmiştim. Kişi en çok kendini yargılar ve en çok kendine acımasızdır. İşte orada sevgiyi kaybetmişiz demektir.
Bu tür duygular hücrelerimizde, bedenimizde sağlıklı yapının bozulmasına ve hastalıkların oluşmasına sebep olur.
İns’an yaradılış mucizesinin ve sonsuz kıymetinin gerçekliğini farkettiğinde ne kadar özel ve sevgiye değer olduğunu idrak eder.
Her daim yaşama bakışımız sevgi olsun, önce kendimize, sonra yaratılan her güzelliğe…
Sevgiyle kalın 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.