Son günlerde ülkemizde yaşananları hayret ve endişe içinde izliyoruz. Siyasetin giderek nezaketten uzaklaştığı, eleştiri ve öneri kültürünün yerini sert suçlamalara ve ötekileştirmeye bıraktığı bir dönemden geçiyoruz. Bu durum, yalnızca siyaseti değil, toplumun her kesimini etkiliyor.
Adaletin sessiz çığlığı!
Bir yanda, harp okullarının birincileri, en zeki gençlerimiz, disipline sevk edilerek adeta sistemin dışına itiliyor. Diğer yanda, terör örgütü lideri bebek katili Abdullah Öcalan’ın mecliste konuşması ihtimali gündeme geliyor. Böyle bir tablo karşısında, insanın adalet duygusu derinden sarsılıyor.
Sonraki süreçte, önce bir nabız yoklaması yapıldıktan sonra Terörist başı “Öcalan’ın meclis konuşması söz konusu değildir.” dediler. Yani büyük bir karmaşa var AÇILIM-MI? Yoksa AÇILMAYALIM MI?
Terörle Mücadelede Çelişkiler
Terör propagandası yaptığı ve hakaret ettiği gerekçesiyle birçok kişi, siyasetçi ve gazeteci gözaltına alınırken veya tutuklanırken, bebek katiline “Sayın Öcalan” diyenler hala makamda oturuyor. Seçim sürecinde DEM Partisi İle CHP ittifak yaptığında, ülkeyi satacaklar oy vermeyin diyen MHP ‘liler bugün DEM Partisi ile açılım görüşmeleri yapıyor. Bir yandan İmralı’nın kapıları aralanırken, bir yandan da terörle mücadele ettiğimizi söylüyoruz. Dem’liler kapı kapı dolaşmaya devam ediyor. Bu çelişkiler hem ülkeyi yönetenlerin güvenilirliğini hem de toplumun adalet duygusunu zedeliyor.
Al birini vur tekine dediğimiz bir başka konuya geçelim. Muhalefet işini yapsın diyoruz. İmamoğlu Mardin’de Ahmet Türk ile poz veriyor. Buyur buradan yak! Bu süreçten etkilenen Kayserili Milletvekilleri de birbirlerini “VARA VARA” diye çağırıyor. Ayrıca, Süleyman Soylu ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz demişti. Neden uğraşıyoruz o zaman . Haydi ayakkabı sırasına göre alalım o zaman!
Toplumsal Sessizlik ve Suçlama Kültürü
Tüm bu çarpıklıkları dile getirenler, hızla ya "komünist," ya "suçlu," ya da "vatan haini" ilan ediliyor. Farklı düşünenlerin yaftalanması, toplumun geniş bir kesimini sessizliğe itiyor. Oysa adaletin ve demokrasinin sağlanabilmesi, farklı görüşlerin özgürce ifade edilebildiği bir ortamdan geçer.
Haksızlıklar yapılan hatalar karşısında susmak, bu düzenin devam etmesine katkıda bulunmaktır.
Adalet: Bir Milletin Çimentosu
Adalet, yalnızca mahkemelerin duvarları arasında yazılı bir metin değildir. Adalet, toplumun her hücresinde hissedilmelidir. Adaletin olmadığı bir düzen, kısa vadede otorite sağlayabilir ancak uzun vadede bir milletin çimentosunu çatlatır.
Bu noktada, liderlerin sorumluluğu büyüktür. Yönetenlerin adaleti yalnızca bir slogan değil, bir yaşam biçimi olarak benimsemeleri gerekir. Belki bir gün bebek katili yattığı yerden çıkar ama şehit aileleri bu durumu asla kabul etmez ve ülkeyi kaosa sürükler. Zira toplumun güveni, bir kez kırıldığında, bunu yeniden inşa etmek imkansızdır.
Bu Ülkenin Gerçek Problemi Bir Etnik Grup Ya Da Bir Halkın Kimliği Değil; Terör ve Terör Örgütleridir.
Türkiye'de Kürt sorunu değil, terör sorunu vardır. Türk ve Kürt halkı, asırlardır bu topraklarda kardeşçe yaşamış, aynı bayrağın altında tek millet olmuştur. Birbirimizi ayıran değil, birleştiren köklerimiz vardır.
Türk bayrağı altında hepimiz biriz! Etnik kimliklerimiz ne olursa olsun, bu topraklarda yaşayan herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir parçasıdır. Şanlı bayrağımızın altında birleşen Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz hiçbir dış güç tarafından bölünemez.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!