Duygu Uludaşdemir

Herkes Şems'ini Bekler

Duygu Uludaşdemir

Bazı insanlar ömrü boyunca kendine dokunacak bir ışığın peşinden koşar. Kimine göre bu ışık bir öğretmen, kimine göre bir dost, bir eş, bir söz, belki hiç tanımadığımız biri belki de bir olaydır. Ama gerçek şu ki: Herkes kendi Şems’ini bekler. Ve çoğu insan o Şems gelene kadar hayatını yarım yaşar.
Mevlânâ, Şems’i bulduğunda değişmedi; değişmeye hazır olduğu için Şems’i buldu. Şems gelince doğdu güneşi ve tamamlandı. Gittiğinde ise günlerce hasta yattı kahroldu. Çünkü onun için Şems vuslata varmak için yolunu aydınlatan kudretli bir ışıktı… Sureti vardı ama etkisi görünenin çok ötesindeydi. Aslında Şems Mevlana'nın ta kendisiydi… 

Bekleriz…
Çünkü yüzleşmek zor gelir. Kendimizle, eksiklerimizle, korkularımızla hesaplaşmamak için bir “dış kurtarıcı”ya ihtiyaç duyarız. Biri gelsin, bizi sarsın, silkelesin, “Asıl yolun bu!” desin isteriz.
Ama acı olan gerçek şudur: Şems gelmez! Ya da gelse bile biz hazır olmadığımız için görmeyiz.
Şems'in ete kemiğe bürünmüş olması gerekmez. Herkesin Şemsi başkadır… Bir cümledir. Bir kaybediştir. Bir tokat gibi gelen gerçektir. Bir gecenin ortasında “Ben ne yapıyorum?” diye insanın içine oturan ağırlıktır.
Herkes Şems’ini bekler ama çoğu insan kendi karanlığını aydınlatacak kibriti bile çakmaktan korkar. Çünkü Şems’in gelişi rahattır, gidişi kahırdır.
Seni dönüştürür, seni çıplak bırakır, maskelerini söktürür. Hepimiz bir gün fark edeceğiz:
Beklediğimiz Şems aslında kendimiziz. İnsan kendi Şems’ini dışarıdan beklemeyi bıraktığında, içindeki Şems zaten çoktan yola çıkmıştır.
Herkes Şems'ini bekler…
Ama sadece cesurlar kendi Şems'i olur.

 

Yazarın Diğer Yazıları