Duygu Uludaşdemir

Gerçekler makyaj tutmaz!

Duygu Uludaşdemir

Basın özgürlüğü: Demokrasinin temel taşı
Basın özgürlüğü, demokrasinin en temel unsurlarından biridir. Bir ülkede ifade ve haber alma özgürlüğü yoksa, orada gerçek anlamda bir demokrasiden söz etmek de mümkün değildir. Özgür bir basın, halkın doğru bilgiye ulaşmasını sağlar ve kamu yararını gözeterek toplumu bilinçlendirir. Kısacası, basın özgürlüğü demokrasinin oksijenidir.
Basın Özgürlüğü Toplum İçin Neden Gerekli?
Basın özgürlüğü sadece gazetecilerin değil, toplumun tamamının hakkıdır. Şeffaflığın, hesap verilebilirliğin ve insan haklarının korunması için basının bağımsız olması gerekir. Kimse bağımsız bir basını kendi çıkarına uygun hale getiremez; çünkü gerçekler, makyaj tutmaz! Toplum olarak, doğru ve tarafsız haberciliğe sahip çıkmak, demokrasimize sahip çıkmak anlamına gelir.
Gazeteciler Neden Gözaltına Alınıyor?
Gözaltına alınan gazeteciler genellikle:
•    Eleştirel haberler yaptıkları,
    Yolsuzlukları ve haksızlıkları ortaya çıkardıkları,
•    İnsan hakları ihlallerini duyurdukları,
    Hükümet politikalarını sorguladıkları için hedef haline gelirler. 
Bu durum, sadece gazetecilerin değil, halkın da bilgi edinme hakkını tehdit etmektedir. Çünkü bağımsız basın olmadan şeffaf bir yönetimden bahsetmek mümkün değildir.
Gazeteciler sansür, baskı ve tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Medyanın tekelleşmesi ve belli grupların kontrolü altına girmesi, haber alma hakkını kısıtlayan önemli sorunlardan bir diğeri.  Özgür basının olmadığı bir ortamda, haber yerine propaganda, gerçek yerine makyajlı yalanlar servis edilir. Oysa basının özgür olması, toplumsal adaletin ve hukukun güçlenmesi için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Sonuçta, her gazetecinin elinde büyüteç değil, kelepçe olursa, kim gerçeğin peşine düşecek?
Ne yazık ki, basın özgürlüğünün tehdit altında olduğu bir dönemden geçiyoruz. Gazeteciler, gerçekleri dile getirdikleri için suçlu muamelesi görmekte ve çoğu zaman haksız yere yargılanmaktadır. Bu durum, sadece bireysel hak ihlalleriyle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda halkın haber alma hakkını da doğrudan hedef almaktadır. 
Sansüre Boğulan Manşetler…
Unutmayalım ki, bir gazetecinin hapse atılması, yalnızca bir kalemin kırılması değil, bir toplumun susturulması anlamına gelir. Susturulmuş bir basın, susturulmuş bir toplum demektir. Düşünün, gazetelerin manşetleri sadece hava durumu ve çiçek açma zamanlarıyla dolu olsa, kim yöneticilere soru soracak? Gerçekleri öğrenme ve öğretme sorumluluğumuz nerede kalacak? Gözaltına alınan gazeteciler sadece bireysel mağduriyetler yaşamaz, aynı zamanda toplumun bilgiye erişim hakkı da zarar görür. Özgür basının olmadığı bir ülkede adaletsizlikler artar ve halkın sesi kısılır.
Susturulan kalemler, hapsedilen gazeteciler, sansüre boğulan manşetler… Hiçbiri gerçeğin gücünü yok edemez. Unutmayın, karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, tek bir ışık huzmesi bile onu delmeye yeter. Bu yüzden gerçekler makyaj tutmaz!

 

Yazarın Diğer Yazıları