17 Eylül 1961…
Türkiye, dünya sahnesinde büyük umutlarla ilerlerken, kendi içinde karanlık bir sayfaya imza attı. Seçilmiş bir başbakan olan Adnan Menderes’in idamı, sadece bir insanın hayatına değil, bir milletin geleceğine de derin bir yara açtı.
1950’de başlayan Demokrat Parti iktidarı, Türkiye’de özgüvenli bir kalkınma ve demokrasi hamlesi olarak görülüyordu. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesiyle askerin yönetime el koyması, bu süreci kanla ve baskıyla sonlandırdı.
Yassıada’da yapılan siyasi yargılamalar, hukuk tarihimizin en tartışmalı sayfalarından biri olarak hafızalara kazındı. Menderes, demokrasi tarihimize kara bir gölge düşüren bu mahkemelerin ardından idam edildi.
Bu olay, sadece Türkiye’nin iç politikasını değil, dış dünyadaki imajını da derinden sarstı.
Batı dünyası, özellikle de Türkiye’yi “demokratik müttefik” olarak gören Avrupa ve Amerika, seçilmiş bir başbakanın idamını büyük bir şaşkınlıkla karşıladı. Türkiye’nin demokratik geleceğine duyulan güven zedelendi.
Demokrasiye olan güvenin sarsıldığı bu dönem, Türkiye’nin modernleşme yolunda yıllarca sürecek bir gecikmeye sebep oldu.
Bugün dönüp baktığımızda, Menderes’in idamı, sadece bir liderin hayatının sona ermesi değil; bir milletin iradesinin hiçe sayılması, özgürlük umudunun darağacına gönderilmesiydi. Bu acı tecrübe bize, halkın oyuyla gelenin sadece halkın oyuyla gidebileceğini bir kez daha hatırlatıyor.
Adnan Menderes, idam sehpasına yürürken “Milletime ve demokrasimize olan inancımı kaybetmedim” dedi.
Onun bu sözleri, bugün hâlâ Türk milletinin hafızasında bir vicdan yankısı gibi çınlamaya devam ediyor.
Demokrasi, hatırlamayı gerektirir.
Ve biz bugün, Adnan Menderes’i yalnızca bir siyasetçi olarak değil, demokrasinin bedelini canıyla ödeyen bir sembol olarak anıyoruz.
Adnan Menderesin idamından önce son sözleri:
“Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendilerinizi yine de 1950 de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacak idiniz. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes'in ölümü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir.”