Duygu Uludaşdemir

6 Şubat: En uzun gece, bitmeyen acı

Duygu Uludaşdemir

İki yıl önce, 6 Şubat gecesi Türkiye’yi derinden sarsan depremler, binlerce insanın hayatına mâl oldu. Kahramanmaraş merkezli depremler, 11 ili enkaza çevirdi, milyonlarca insanı evsiz bıraktı ve ülkemizin en büyük felaketlerinden biri olarak tarihe geçti. Ancak bugün dönüp baktığımızda, enkazın sadece yıkılan binalardan ibaret olmadığını, alınmayan dersler ve yapılmayanlar nedeniyle çok daha büyük bir çöküş yaşandığını görüyoruz.
Deprem Doğal Bir Afet, Felaket İhmallerin Sonucu
Deprem, doğal bir afet olabilir ama onun felakete dönüşmesi tamamen insan eliyle gerçekleşen bir ihmaller zincirinin sonucudur. Binaların çökmesine neden olan şey sadece yer kabuğunun hareketi değil, denetimsiz yapılar, eksik zemin etütleri, usulsüz müteahhitlik anlayışı ve göz ardı edilen uyarılardı. Üstelik felaketin ardından geçen iki yıl içinde, yeterli adımların atılmadığını görmek, hayatta kalanlar ve kaybettiklerimiz için büyük bir adaletsizlik.
Verilen Sözler ve Gerçekler
Deprem sonrası süreçte verilen sözlerin ne kadarı tutuldu? Yıkılan şehirler yeniden inşa edildi mi? Depreme dayanıklı kentler oluşturmak için hangi ciddi önlemler alındı? Ne yazık ki bu soruların yanıtı, büyük ölçüde hayal kırıklığından ibaret. Hâlâ konteyner kentlerde yaşam mücadelesi veren binlerce insan var. Yeni yapılan binaların güvenliği konusunda şeffaf bir denetim mekanizması oluşturulmadı. Afet yönetimi konusunda koordinasyon eksiklikleri devam ediyor. Oysa bilim insanları, uzmanlar yıllardır uyarıyor: Türkiye, bir deprem ülkesi ve yeni felaketler kapıda!
Bilime Kulak Tıkamak Felaketi Getirir
Uzmanlar "Dere yataklarına ev yapmayın" dedi, evleri sel aldı götürdü. "Bataklıkları kurutup bina dikmeyin" dediler, deprem aldı götürdü.
Yatay mimarinin önemi bu noktada bir kez daha karşımıza çıkıyor. Depreme karşı daha dayanıklı yapılar oluşturmak için yüksek binalar yerine düşük katlı, sağlam zemine uygun planlanmış konutlar inşa edilmelidir. Şehirleşme politikaları rant odaklı değil, güvenlik temelli olmalıdır. Japonya gibi deprem gerçeğiyle yaşayan ülkelerin uyguladığı mimari prensipler örnek alınmalı, beton yığınlarından kaçınılmalıdır.
Unutmak Tekrar Yaşamaktır
Peki, neden her felaketten sonra aynı döngüyü yaşıyoruz? Neden unutuyoruz, unutturuluyoruz? Toplum olarak acıları hızla geride bırakma eğilimimiz var ama bunun bedelini yine biz ödüyoruz. Afet yönetimi, sürdürülebilir ve bilimsel temellere dayanmalı. Rant uğruna göz yumulmuş yanlışlar düzeltilmeli, yeni şehir planlamalarında bilim insanlarının söz hakkı olmalı.
Geleceği Kaybetmemek İçin Ders Çıkarmak Zorundayız
İki yıl önce kaybettiğimiz insanları, hayatı değişen milyonları hatırlamak ve unutmamak zorundayız. Çünkü unutursak, aynı acıyı tekrar yaşarız. Gerçek anlamda önlem almak, sadece bir sonraki depremde değil, yarınlarımızda güven içinde yaşayabilmek için şarttır. Bu felaketten ders almak zorundayız; yoksa tarih, bir kez daha bizden hesap soracaktır.
İki yıl önce kaybettiğimiz canları, hayatı değişen milyonları hatırlamak ve unutmamak zorundayız. Çünkü unutursak, sadece aynı acıyı tekrar yaşamakla kalmayız, geleceğimizi de kaybederiz. Acılarımıza sahip çıkmaz, ders çıkarmazsak, bu döngü sonsuza kadar sürecektir. Gerçek anlamda önlem almak, sadece bir sonraki depremde değil, çocuklarımızın güvenli ve sağlam bir ülkede yaşayabilmesi için de gereklidir. Bugün yapmadığımız her şey, yarın yaşayacağımız felaketlerin temelini oluşturur. Artık hatalardan ders almak zorundayız; yoksa tarih, bizden bir kez daha ağır bir bedel ödeterek hesap soracaktır.
 

Yazarın Diğer Yazıları