BAĞIMSIZLIK HER ŞEYİN ÜZERİNDEDİR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Türkiye Cumhuriyeti 1950 yılından bu yana sermayeden yana bir politika izleyerek sosyal dengenin bozulmasında aktif rol oynamıştır. Emekten yana olan siyasi guruplar din karşıtlığı ile yaftalanıp yaptıkları doğru işler dahi kabul edilmemiştir. Okur yazar kesimin sosyal demokrasiyi benimseyip kendini halktan üstün görmesi bir gerçektir. Karşıtlarının attıkları iftiraları ve olayları abartarak lanse etmeleri de ayrı bir gerçektir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan öğretmen okulları yalnızca kötü yönleri ile anılır hâle geldi. Hâlbuki o zamanın öğretmen adayları hastaya iğne yapmayı, duvar ustalığını, tırpan biçmeyi, burçak yolmayı, marangozluğu, köyde halay çekmeyi ve saz çalmayı öğrenirler; köylünün karşısına öyle çıkarlardı.

Kadınlara verilen seçme ve seçilme hakkı, çoğu Avrupa devletlerinden önce bizim devletimiz tarafından verilmiştir. Ama hanımlarımız sosyal demokrasi anlayışında erkeğin gölgesinde kalarak elde ettikleri kazanımların karşısında tavır almışlardır.

Avrupa’daki gurbetçi işçilerimiz orada sosyal demokrat, emekten yana, çevreden yana olan siyasi grupları desteklerken kendi memleketinde sermayeden yana bir tutum sergilemektedirler. Bunun adı: Çifte Standart.

Vatanın kurtulmasında,  canın, malın, namusun, dilin korunmasında ilk kriterin bağımsızlık olduğunu anlatmayıp; halkın değerleri ile barışıp emekten yana tavırlarını tam olarak belirterek, köklü çözümler üretmediği zaman, sermaye bütün bireyleri kıskacı içerisine alacaktır.

Son zamanlarda “sanayi, yabancı sermaye ve alışveriş merkezleri” kutsal şeylermiş gibi lanse edilmektedir. Büyük sermayenin patronların methiyeler düzerek “Allah razı olsun ondan, şu kadar adam çalıştırıyor.” deniliyor, hâlbuki o sermayedar o kadar büyürken kaç tane küçük ölçekli fabrikaya kilit vurdurmuştur. Camiye, cemaate yardım yapan sermaye işçinin meşru hakkı karşısında cimri davranıyor. Bu kabul edilemez  bir gerçektir.

Kadim ÖZTÜRK Araştırmacı İlahiyatçı